mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2017 Pazartesi

Mim: Gökten Düşen Elmalar

Mim: Gökten Düşen Elmalar

Efsanevi Film İzle blogunun sahibi sevgili Ömer beni mimlemiş. Öncelikle kendisine mim yazısında filmgundemi'ne yer verdiği için çok teşekkür ediyorum.
Sevgili Ömer'in mim yazısına ulaşmak, yayınladığı birbirinden güzel filmleri izlemek isterseniz hemen aşağıda bulunan linkten ulaşabilirsiniz.
🎬

Soruları yanıtlamak çok kolay olduğu için bekleyen mim sıralamasında öne geçtiğini söyleyeceğim Gökten Düşen Elmalar mim sorularını fotoğraflarla yanıtlama yolunu seçtim.
Keyifli okumalar diliyorum.


Gökten Düşen Elmalar

1- Gökten 3 elma düşmüş 1.müzik imiş 2. Bale imiş 3.'sü;
2- Gökten 3 elma düşmüş 1. Oğuz Atay imiş 2. Nuri Neşat Güntekin imiş 3.'sü ise



3- Gökten 3 elma düşmüş 1.Pamuk prenses ve yedi cüceler imiş. 2. Hansel ve Gratel imiş 3.'sü;



4- Gökten 3 elma düşmüş 1.İlyada imiş 2.Ramayana imiş 3.'sü;



5- Gökte 3 elma asılı duruyormuş. 1. Dünya imiş 2.Mars 3.'sü;



6- Gökten 3 elma düşmüş  1. Yunan Mitolojisi imiş 2. İskandinav imiş 3.'sü;



7- Gökten ak sakallı dede sarkıp fısıldamış ; Kardeş elimde 3 elma var. Her biri ayrı bir zaman dilimini temsil ediyor. Hangi yy a gitmek istersin ? Ama ikisini sana hayatta vermem Ak sakallı dedenin elindeki ilk elma 13. Yy imiş 2 elma ise 24. Yy imiş 3 elma ise ...
Bildiğim yüzyıllarda kalayım yani 20. ve 21. 'de. Diğer zaman dilimlerine hiç gidesim yok!

8- Gökten 3 elma düşmüş. 1. Piyano imiş 2. Çello imiş 3.'sü;



9- Gökten 3 elma şeklinde 3 adet film türü düşmüş 1. Bilim kurgu imiş, 2. dram imiş 3.'sü ise;



10- Gökten 3 elma süzülüyormuş. 1. Planör imiş  2. Uçak imiş  3.'sü;



Devamını Oku »

17 Aralık 2016 Cumartesi

Mim: Satır Arası 2

Mim: Satır Arası 2

Sevgili Ayna Hikayesi blogunun sahibesi Aytül Örcün ve Kurabiyecimiss blogunun sahibesi Zehra Ertuğru tarafından Satır Arası 2 mimine davet edildim. Kendilerine davet için bir kez daha buradan teşekkür etmek istiyorum. Mimleri sıcağı sıcağına yapmak en güzeli aslında ama kafamın güzel, moralimin ve enerjimin yüksek olduğu zamanları kollamak ve o anlardan birinde yazarak adam gibi bir mim yapmak istedim. Ancak şu cumartesi gecesinde kolladığım şartlarda olduğum yine de söylenemez...
Kadiköy Sahili

Henüz tanışmayanlar için arkadaşlarımdan birer cümleyle bahsedip sizleri bloglarına yönlendirmek istiyorum. Bloglarına gittiğinizde geri dönmeyi unutmayın lütfen!
Şaka tabi ki  :))

Satır Arası 2 miminde beni ilk mimleyen İzmir'li blogger Aytül Örcün, özellikle fantastik dünyaya, sahne sanatlarına ve kitaplara olan ilgisiyle dikkatimi çekti. Aşağıda yer alan linkte kendisinin yazdığı özel bir fantastik hikaye yer alıyor;

Satır Arası 2 miminde ikinci kez mimleyen İzmir'li blogger Zehra Ertuğru ise blogunda evde rahatlıkla uygulanabilecek, deneyimlediği tarifleri bir tık uzağımıza kadar getiriyor. Deneyimlerden süzülüp gelmiş bir tarif hemen burada; posta tıkladığınızda deneyimden neyi kastettiğimi anlayacaksınız :)

Gelelim mim soruları ve cevaplarıma;

  • Kendini Nasıl Bir Blogger Olarak Görüyorsun ?

Kısaca; iyi niyetli, yarı çalışkan, daha kırk fırın ekmek yemesi ve 2-3 bin! kadar film izlemesi gereken, yazma kabiliyeti fazlasıyla kıt bir blogger olarak gördüğümü söyleyebilirim. Ayrıca blog ortamını seven biriyim.


  • Blogger da Yapacaklarının Ne Kadarını Yapabildin? Aklında Neler Var Bahseder misin?

Bu yıl sadece vizyona giren her filmin tanıtımını yapma hedefini gerçekleştirebildim. O da Nisan 2016 sonrasında oldu. Daha çok film haberi yazmak, film projelerinden, festivallerden bahsetmek, haftalık canlı fragman videoları hazırlayıp You Tube kanalımda yayınlamak isterdim. Fakat sadece özel hayatımdan kalan zamanı bloga ayırdığım için şimdilik aklımdakiler hayal olarak bir kenarda bekliyorlar.


  • Yazıların Arasında En Başarılı Gördüğün ve Bunu da Okumalılar Dediğin İki Yazın?

Bu yıl izlediğim ve sevdiğim iki film hakkında uzun sayılabilecek yazılar yazdım. Aslında yazılardan çok filmleri sevdim diyebiliriz. Bir de filmler hakkında araştırırken entelektüel anlamda bana kattıkları nedeniyle doyurucuydular.  Bu yüzden de sevmiştim. Son zamanlarda bende link verme fobisi oluştuğundan link vermeyip sadece isimlerini yazacağım. Dileyenler sayfanın en üstünde bulunan büyüteç işaretine tıklayarak yazıp aratabilir.
İyi pazarlar diliyorum, sevgiyle mutlulukla kalınız..

A Perfect Day (2015)
Spotlight (2015)

Devamını Oku »

31 Ekim 2016 Pazartesi

Satir Arasi Mim 1

Satır Arası Mim 1

Sevgili Kurabiyeci Miss / Zehra Ertuğrul tarafından mimlendiğim satır arası Mim 1 yazımla sizlerle birlikteyim. Sevgili Zehra birbirinden güzel yemek, tatlı tarifleriyle, bu postlara yazdığı giriş yazılarıyla ve sosyal olaylara karşı duyarlılığını gösterdiği yazilariyla benim olduğu gibi sizin de yüreğinizi fethetti biliyorum. 


Takip ettiğim bloglar onu zaten tanıyor ama tanımayanlar için bloguna buradan ulaşabilirsiniz. Kendisine beni mimlediği için buradan ayrıca teşekkür ediyorum. Sağol Zehracığım iyi ki varsın :)
  • Nasıl Blog Yazmaya Başladınız?

Blog dünyasına aynı zamanda arkadaşım olan Hilal sayesinde başladım. Kendisinin takip etmeyi çok sevdiğim bir sitesi "Binkelam" ve blogları var. Evden yapabileceğim bir hobi gözüyle başladığım ve girdiğim bu yolda 1 Eylül 2014'ten beri yazıyorum.  
  • Blogunda Daha Önce Yazmadığın Bir Tarzda Yazacak Olsan Bu Ne Olurdu?

Blog yazmaya haberseyri isimli blogumda başlamıştım. İçinde; film, yemek, spor, haber, sağlık, hobi, gezi, fotoğraf başlıkları vardı. Yetkin olsaydım teknoloji konusunda yazmayı isterdim.
  • Bloglarda Okumayı En Çok Sevdiğin Konular Nelerdir?

Başta filmler hakkında yazılanlar olmak üzere hobi, yemek tarifleri, teknolojik konular, siyaset, kitaplar, spor, hayat tecrübeleri ve gezi yazıları en çok ilgimi çeken konulardır. Bilgi almak için kişisel bakım ürünleri konusundaki yazıları da ayrıca takip ediyorum.
  • Hayatta En Çok Yapmak İstediğin Üç Şey Nedir?

Bu soruda duygusala bağlayıp 'hayatın içine karışmak' diye tek bir cevap vereceğim, gezince üç değil 300 tane yapmak istediğim şey bulurum ki!

Mimin doğasında olmasının haricinde severek takip ettiğim iki arkadaşımı mimliyorum. Adreslerine uğramayı ihmal etmeyiniz diyerek hayırlı günler diliyorum.

Blogunda birbirinden güzel filmler yayınlayan 'efsanevifilmizle' blogunun sahibi
  Ömer

"Daha eğlenceli, daha yenilikçi, daha aktif" mottosuyla yazılar yazan 'Yazıyoruz' bloğunun sahibi



Devamını Oku »

10 Ekim 2016 Pazartesi

Mim: Kim ki Bu Filmgundemi

Mim: Kim ki Bu Filmgündemi?

Merhaba Dostlar,
Bundan bir süre önce sevgili Yusuf - Acı Bir Kahve Tadında  bloğu tarafından mimlenmiştim. Bloğuna girip konuyu tekrar hatırlamak istediğimde üzerinden 3 ay geçtiğini gördüm. Çok fena! Mim yazılarına başlarken biraz zorlanıyorum açıkçası. Yazmaya başlayınca açılıyorum ama en zoru başlayamamak benim için. Araya böyle zaman girince de kendimi yapamadığım için suçlu hissediyorum. Başım eğik oluyor mim pası atana karşı. Bir mani olmazsa bu yazının ardından iki mim daha yapmayı düşünüyorum. 
Bundan 40-50 yıl kadar önce İstanbul’da doğdum. İstanbul’da lisede ticaret, üniversitede iktisat bölümünde okudum. İstanbul’da İş güç sahibi oldum. 12-13 yıl aralıksız muhasebesel işlerde özel şirketlerde çalıştım. Tam stajımı bitirmiş müşavirlik sınavlarına girecekken bir delikanlıyla tanıştım. Hayatım değişti! Sonuçta İstanbul'da evlendik, bir oğlumuz oldu. İşten ayrıldım. Oğlum bakıma muhtaçtı ona baktım, 16 yaşına getirdim. Face’ten arkadaşım olanlar bilirler. 16 yaş fotosunu paylaşmıştım…
Günlerim evde geçer ama yoğunumdur. Hiç boş kalmam, en çokta ani çıkan temizlik işleri ve çocuğumun okulu zamanımı alır... Sinema filmi seyretme eylemini severim... Fotoğraf çekmek sevdiğim meşgaleler arasındadır. Ancak onun için gezmek gerekiyor. Fırsat buldukça kendi çapımda bir şeyler çekiyorum... Sosyal değilim, benim durumumda biraz zor. Komşu gezmeleri, düğün dernek işlerine hiç katılamam. Bu tip etkinlikler için elçilerim var onları gönderiyorum. Sosyal anlamda bir yerde dengeyi buluyoruz yani…
Öyle elle tutulup, ete kemiğe büründürebileceğim hayallerim yok. Ama bir hedefimiz var, o da ortak bir hedef, araba almak. Biraz daha özgürlük kazandıracak bize. Özgürlük? Hımm! Araba almak aslında büyük bir hayalmiş; "Özgürlük" kelimesini beyaz zemin üzerinde siyahlara bürünmüş olarak karşımda görünce idrak ettim.
İlahi Zülal!
Mimi başlatan yani kaynak kişi olan Simurg’a ve bana kendimi anlatma fırsatı veren sevgili Yusuf Arslan’a teşekkür ediyorum.
 * *
Sevgili Renkli Pasta Sepeti, Nahide Hanım
Sevgili Kurabiyeci Miss, Zehra Hanım

Mimlendiniz! 
* *
Tüyo vereyim, verdiğim linklerde çok güzel tatlı tarifleri var :) 
Sağlıkla, huzurla kalınız...
Devamını Oku »

28 Ağustos 2016 Pazar

Mim: Gözümü Korkutan Kitaplar

Yazının icadı, düşüncelerin kaleme alınıp nesilden nesile aktarılmasına vesile olmuş...
***
Sevgili arkadaşım Dağınık Anne, 'Gözümü Korkutan Kitaplar' konulu bir mim yapmıştı. Pazar sabahımı, gözümü korkutan ama okuduğum yada okuyacak olduğum kitaplara yolculuk yapmamı sağlayacak bu mime ayırmaya karar verdim. Hem, sevgili Anne, Dağınık Anne zaman bulup yapar ve beni davet eder de yapmaz mıyım? Dağınık'ı tanımayan var mı bilmiyorum ama bloguna uğramanızı hele de bir anneyseniz şiddetle tavsiye ediyorum.  Okuyunca ortak duygulara, yaşanmışlıklara sahip olduğunuzu göreceksiniz. Ayrıca, tatlı diliyle yazdığı yazıların içinde kaybolacağınız garantisini veriyorum. :)

Mime başlamadan evvel kitaplığımın bulunduğu ortamdan uzakta olduğumu, hafızamı tetikleyecek verilere sahip olmadığımı belirtmek istiyorum. Yazım bu yüzden biraz kısır kalacak. Yakında vizyona girecek olan Kayıp Balık Dory (2016) isminde bir film var. Çok yakında bu Animasyon hakkında yazı da yazacağım. Hafızam maalesef Dory'nin hafızasından azıcık hallice bir durumda :)) Yanımda, elimin altında ise sadece yeni aldığım kitaplarım var.

Gözümü Korkutan Kitaplar Mimi

  • Okuyamadığın bir kitap?

Bir zamanlar sevdiğim bir yazar vardı. Okuduklarımla bana bir şeyler katmıştı. Onun üç kitabını devirdim. Dördüncü kitabını hatıra kalsın diye arkadaşıma aldırdım. Hatıra kalmasını istemiştik. 'Bu olsun' diye de büyük bir şevkle kitabı seçmiştim bir güzel! Bahsettiğim yazar Amin Maalouf. Okuduğum kitapları: “Afrikalı Leo”, “Doğunun Limanları” ve “Semerkant”
O çok istediğim ancak okuyamadığım kitabı ise “Yolların Başlangıcı” idi. Kitabın bir yerine geldim. Yabancı isimden geçilmiyor. Aklımda tutamıyorum. İkide bir arkada kalan sayfalara dönüp bakmak durumunda kalıyorum. Haliyle kitabın keyfi kaçtı gitti. Bir iki kez okumaya yeltendim ama nafile, okuyamadım. Kendisi, okuyamadığım için en çok üzüldüğüm kitaptır.
  •  Zaman olmadığı için okuyamadığın bir kitap?

Elimde gıcır gıcır okunmayı bekleyen kitaplarım var. Sayısı 10'dan fazladır. Son okuduğum kitapları metro yolculuklarımda okumuştum. Şimdilerde yolculuk yapamıyorum. "Metro = zaman = kitap " sıralamasını içeren kendime has bir denklemim var. Bu denklemi kurabildiğimde kitaplar su gibi akıyor.
  • Bir serinin devamı olduğu için okuyamadığın bir kitap?

Yaşar Kemal'in yazdığı "Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana" kitabını tazeyken okumuştum. Yıllarca serinin devamının gelmesini bekledim. Kitap kolay yazılmıyor tabi. İkinci kitap çıkana kadar araya hayat girdi, çoluk çocuğa karıştık. Türkiye o yıllarda ekonomik bir yıkım yaşadı vesaire... Olan bunca şeyden sonra serinin ikinci kitabını okuyamadığım gibi sonrakileri de okuyamadım.
  • Yeni çıkan ve okumadığın bir kitap?

Gülse Birsel'in son kitabı "Memleketi Ben Kurtaracağım" isimli kitabını yeni çıktığını öğrendiğim günden beri alacağım, hep sonraya bıraktım, alamadım bir türlü.
  • Okuduğun bir kitabı beğenmediğin için o yazardan okuyamadığın bir kitap?

Var mıdır? vardır elbet ama şu an aklıma gelmedi bir türlü...
  • Havanda olmadığın için okuyamadığın bir kitap?

Erich Fromm'un “Sağlıklı Toplum” isminde bir kitabı vardı. Havamda olduğumda onu karıştırıp okurum arada bir. Ama tamamını okuyacak havaya hiç bir zaman giremedim. Hâlbuki aynı yazarın “Özgürlükten Kaçış” isimli kitabı daha iyi daha okunur gelmişti bana -diye hatırlıyorum-
  • Çok büyük olduğu için okuyamadığın bir kitap?

Lise yıllarındayken bilmem kaç ay her gün Milliyet gazetesi almış, her ay iki tane Meydan Larousse ansiklopedim olmuştu. Toplamda bilmem kaç bin sayfa... Şu an "K" harfine kadar geldim!!! :))  Gayri ciddi bir cevap oldu gibi ama değil, eskiden Google mı vardı. Merak ettiğim bir konu olduğunda açar bakarım hala…
O yıllarda her gün gazete alıp okumak ayrı bir keyifti. Şimdi satın alacak gazete bulamıyorum. Gazetecinin önünden geçiyorum. Niyetleniyorum. Ama yazılanlara karşı çok fena güvensizim. Bakınıyorum ama almak için gazete beğenemiyorum! Çok fena çok!
  • Kapağını beğenip aldığın ama kötü yorumlar okuduğun için okumadığın bir kitap?

Kapağını beğenip aldığım kitap? Evet var. Ama okumadığım yok.
  • Okumaktan en çok çekindiğin kitap?

Şu an aklıma gelmedi desem...
  • Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitap?

Sorunun cevabı 2 sorunun cevabında gizli. İçlerinde 1 lira olduğu için aldığım “Kız ve Kurt”, sevdiğim bir yazar olan Doris Lessing'in “Hayatta Kalma Güncesi,” Aytmatov'un klasiği “Toprak Ana”, İtalo Svevo'nun “Yaşlılık” isimli kitapları var.
Kitaplar söz konusu olduğunda Kafası Karışık Dilekçe blogunun isminden bahsetmeden geçemeyeceğim. Benim için hem kendisinin hem de blogunun yeri ayrı. Ondan o kadar çok pozitif bir enerji aldım ki... Henüz tanışmadıysanız siz de uğrayın, kitaplara ve yorumlarına bir de onun gözünden bakın.

Vakit ayırıp Mim: Gözümü Korkutan Kitaplar yazımı okuyan herkese teşekkür ediyorum, iyi pazarlar diliyorum.  
Devamını Oku »

16 Ağustos 2016 Salı

Blogger Mim

Blogger Mim

Sevgili Koto-Rin Dünyası: Asya Hakkında tarafından geçen hafta mimlendim. Kendisine buradan tekrar teşekkür ediyorum Sevgili Tuğba'nın blogunda -daha önce ziyaret etmediyseniz eğer- Tayland, Japonya, Hong Kong, Kore ve civar ülkelerin kültürleri ile ilgili yayınlara rastlayacaksınız. Blogunu açtığı ilk günlerden beri takip ediyorum. Yolum o taraflara düşmeyecek biliyorum ama yine de yazılarını merakla okuyorum.
*** 
Mime davet ikinci olarak Kore Fenomeni'nden geldi. Kendisine teşekkür ediyorum. Sevgili Fenomen'in Kore dizilerine karşı olan hayranlığını duymayan kaldı mı bilmiyorum, blogunu ziyaret ederek en güncel Kore dizileri hakkında bilgi alabilir, beraberinde yemek tarifleri, kitap ve sinema filmi yorumlarına göz atabilirsiniz. Hatta mantı seviyorsanız yazımı bile okumadan hemen ışınlanın :)
*** 
Benim için rekor sayılabilecek kadar kısa bir sürede! mimi yanıtlayabildiğim için mutluyum. Çok istediğim halde yanıtlayamadığım mimler de var maalesef.


1-  Blogger denilince aklınıza gelen 3 şey nedir?

- Hayatta kazandığı deneyimleri, bilgi ve birikimini okuyucularına internet aracılığı ile aktaran her yaştan insan.
- Araştırma yaparak öğrendiklerini internet aracılığı ile paylaşan her yaştan insan.
- Günün birinde oturduğu yerden çok zengin olacağını hayal ederek 1001 umutla her gün değişik içerikler oluşturmaya çalışan, dışarıda mis gibi güzel bir gün veya gece varken vaktini pc başında üretmeye ayıranlar.
- İçlerinden gelen bir dürtüyle sevdiği, başkalarının öğrenmesini istediği konuları karşılık beklemeden yazan, vermeyi seven insanlar.
***
2- Her temadan (kişisel , gezi , kozmetik , film, kitap vs.) yazılarını en çok beğendiğiniz , okumaktan bıkmadığınız bloglardan örnek verin desem ?

Bu soru beni zorladı açıkçası, sayısı oldukça fazla çünkü. 2 yıla yakındır takip ettiğim bloggerler var. Ruh durumuma göre uğrayıp soluklandığım, öğrenmem gereken bir konu varsa bak bunu şu arkadaş bilir deyip elimle koymuş gibi bulduğum bilgi sahibi çok blogger var. Zaman zaman hikayelerinde soluklandığım, kozmetik ürünlerini merak edip araştırdığım, blog konusunda teknik taktik aldığım, bugün ne pişirsem kısır döngüsüne takılıp çare bulmak için ziyaret ettiğim yemek blogları mevcut.
***
3- Yeni blog yazmaya başlayan arkadaşlara verebileceğin öneriler neler?

Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş diyeceğim ama...  Eskiler bu sorunun cevabını atlayıp direk 4 sorunun yanıtına geçebilirler :))
- Seosal konulara dikkat ediniz. Eğer Google'ın dizin anlamında sizi dikkate almasını istiyorsanız öncelikle nizami yazılar yazınız. Yazdıklarınız 200 kelimeyi geçsin, anahtar kelimelere ilk paragrafta yer vermeye gayret edin. Fotoğraf kullanıyorsanız isim verirken fotoğraf-başlık-anahtar kelime üçlüsünü isimde kullanmaya çalışın. Ben kabaca yazdım, detaylar için ilgili blogları ziyareti yararlı buluyorum...
- Yorum konusu çok önemli, Google sizi dizinde ileriye taşırken yapılan yorum sayısına ve kalitesine de bakıyor. Bir yazıya yorum yazarken, o yazıdaki konuyla ilgili bir iki kelimeyi yorumlarınızda belirtmeye çalışın. Size yazılan yorumlara gereken ilgiyi eksik etmeyin. İadeyi ziyaretlerde çok önemli, aslında başlı başına takip olayı çok önemli...
-Yazılarınızı farklı platformlarda paylaşmaktan çekinmeyin, facebook, twitter bu anlamda güzel mecralar. G+ yı söylemiyorum bile :)
- Blogunuzda belli bir konuya yer veriyorsanız o konuyla ilgili gündemi takip edin...

4- Hangi ülkede yaşamak isterdin ? En çok gitmek istediğin mekanları yazabilir misin?

- Yaşamak zor zanaat, dil problemi olunca duramam yad ellerde. Huzurum olmaz bir kere! Yeryüzünde bulunmak istediğim mekanlara gelirsek, tabiki var. Uzun günler ya da aylar boyunca değil, 'birine bakıyorum hemen çıkacağım" tarzı kısa bir an hiç değil, sadece doyana kadar bulunayım yeter. Bahsedeceğim yerler tamamen doğal, saf alanlar;
- Göz alabildiğine her şeyiyle beyazlığın hakim olduğu bir mekan; Kutuplar.

Antartika Çölü

- Garip ağaçlarıyla, florasıyla dikkatimi uzun zamandır çeken Yemen yakınlarındaki adalar. Ki Yemen'de çok yer ilgimi çekiyor...

Socotra Adası Yemen
Socotra Adası Yemen

Etiyopya'da bulunan Danakil Çöküntüsü görmek istediğim yerlerden... Biraz sıcak ve fokur fokur kaynayan bir toprağa sahip...


Zaman zaman televizyonda izleyip  gitmek için eriyip bittiğim, göz koyduğum yerler çok ama şimdilik bu kadarını paylaşayım. Fotoğrafları izlediğim videolardan oluşturduğum bilgisini de vereyim.
Blog dünyasında arkadaşlıklar çok önemli. Ben hep temiz güzel insanlar gördüm bu dünyada. Bir başka mecra burası, hem de nazar boncuğu takılacak cinsten!
Sabır gösterip yazımı okuyanlara teşekkür ediyorum.
Devamını Oku »

26 Haziran 2016 Pazar

Haftanın Blogu

Haftanın Blogu BİR

Sevgili Dağınık Anne blogunun sabibesi tarafından başlatılan Haftanın Blogu etkinliğindeki ilk yazımda Handan Hanımın sahibesi olduğu BİR diğer adıyla metebilge.blogspot.com.tr isimli blogu konuk olarak alıyorum. Haftalardır yazmayı düşündüğüm yazılarıma başlayabilmiş olmak beni mutlu etti açıkçası.



Yor(m)uyorum blogundan Derya Hanımın düzenlediği haftanın blogu etkinliğinde tanıştığım Handan Hanım, sitesinde, şansıma o günlerde bir çekiliş düzenleniyordu. 11. yılını kutlayan blog, hediye olarak katılanlarına, hazırladığı kitapların içinden seçtikleri bir kitabı hediye ediyordu. Çok sayıdaki talihlilerden birisi de ben oldum. Geçen hafta (İtiraf edeyim sonbaharda bekliyordum) kargo paketi elime ulaştı. Kitap dediğin sert olur, ama kargo paketi yumuşacıktı! Paketi heyecan içinde açtıktan sonraki tepkimi buradan tarif edemiyorum. Benden garip sevinç nidaları yükseldi demek doğru olur sanırım.


Anahtarlığı olmayan anahtarlarım için çok güzel bir anahtarlık, şirin mi şirin bir defter, magnet ve seçtiğim kitap vardı gönderinin içinde. Kitaba hemen başladım tabi. Bloglarda bazen çekilişlere katılıyorum. Ama ilk kez kazanan olduğumdan yaşadığım sevinci şu an bile içimde hissediyorum. Handan Hanıma hepsi de çok hoşuma giden güzel seçilmiş hediyeleri için teşekkür ediyorum ve nice yıllar diliyorum. 11 yıl kısa bir zaman değil... Allah nazarlardan saklasın.

** BİR - metebilge.blogspot.com  **


Blogu daha iyi tanımak için geçmiş yazılara da bakmak gerekiyor. Bunun için zaten bir kılavuz var. Blogun hemen başında bir harita görüyorsunuz. Harita dediysem, etiketleri kastediyorum. Yoğunlukla yazılan başlıkları hemencecik görebiliyor ve ilgi alanınıza göre yazılara göz atabiliyorsunuz. Merak edip baktığım başlıklarda neler bulduğumu üç örnek vererek listeleyeyim.

Londra Etiketini tıkladığınızda ilginç postlar çıkıyor karşınıza, porselenden yapılmış kırmızı çiçekleri 1.Dünya Savaşına bağlayan yazı mesela. Veya karşınıza bir anda Johnny Deep ile çekilmiş bir fotoğraf çıkabiliyor!  Tık Tık 

Bugün Doğanlar etiketinde, sanatın birçok dalından ünlü kişilerle ilgili kısa bilgiler, eserler yer alıyor.

Kes Biç Yapıştır etiketinde, kendimi kaybetmeden önce gördüğüm son şey kraker ve peynirden yapılma cadı süpürgesiydi. Maydanozların bu kadar uğraştırdığını öğrenmem iyi oldu!
Yazımın burasında, “Kimmiş Bu Handan” başlığında kendisini anlattığı bir mim yazısı ile sözü kendisine bırakıyorum. Yazı için Tık Tık  
Sosyal medyada yer almadığını öğrendiğim Handan Hanımın Diğer bloglarına aşağıda verdiğim linklerden ulaşabilirsiniz.

Bir-ikim    /    Bir Varmış Bir Yokmuuş    /    Objektif 

Uzun yıllardır blog dünyasında olan Handan Hanımı sanırım tanımayan kalmamıştır. Yazımda bahsettiklerimin yetersiz kaldığının farkındayım ama en azından bu sayede yeni okuyucularda tanışmasına vesile olacağımı ümit ediyorum. Haftanın blogu yazısının amaçlarından birisi bu değil mi zaten? 
Herkese sevgiler diliyorum.
Devamını Oku »

12 Haziran 2016 Pazar

Blogluyoruz Gazetesi 6. Sayi

Blogluyoruz

Geçtiğimiz Mayıs ayında üç blogger arkadaşımızın hazırladığı bir gazete olan Blogluyoruz'da Film Gündemi hakkında bir haber yapılmıştı. Şanım aldı yürüdü diye pek bir böbürlenmiş, yürüyüşüm değişmiş, sağa sola "Film Gündemi artık gazetelere haber oluyor" diye hava atmış, bir kanat takıp uçmadığım kalmıştı.

Esprilerle bezenmiş blog haberlerini okurken arkadaşlarımızın yazdığı ancak kaçırdığımız yazılardan da haberimiz oluyordu gazete sayesinde. En son 8. sayısını okudum. Blogluyoruz'un yeni sayısını aranırken aklıma eski sayıyı yayınlamak geldi. -Hep sonradan gelir aklım başıma-

Film Gündemi'nin yer aldığı, meşhur 6. sayının ufak bir fotoğrafını yayınlıyorum.

Blogluyoruz Gazetesi'nin haber merkezi ekibinde kimler vardı hemen hatırlayalım.

Gazete güzel, tepkiler, yorumlar ayrı güzel... Okumak isteyenler Cahil Okur ve Kore Fenomeni blog isimlerinde bulunan adreslerden 6. sayıya ulaşabilirler.

Keyifle okuduğum makaleyi kaleme alan Dağınık Anne'ye ve Blogluyoruz Gazetesi'ni çıkaran Cahil Okur ve Kore Fenomeni'ne, tüm ekibe bir kez daha buradan teşekkür ediyorum.

Devamını Oku »

7 Haziran 2016 Salı

Mutluluk

Hoş Geldiniz!


Rutine bağlayıp hep -vizyona girecek olan filmleri- yazdığım şu son aylardan sonra bugün başımı kaldırmanın tam zamanı, tam sırası... 
***
Geç başlanılan bir günün nelere gebe olabileceğini tahmin edemiyor insan. Gece yatmadan önce kabaca bir plan yapıyorsunuz, şunları ve şunları yarın yapabilirim diyorsunuz. Planlananlar genelde rutin şeyler oluyor. Evde yapılacak işler, dışarıda yapılacak işler, yazmanız gereken yazılar... Dün gece de -aslında sabaha karşı- benzer düşüncelerle uyudum. Kendim için "Şunu da yapayım mutlu olayım" diye bir planım yoktu anlayacağınız.
*** 
Blog dünyasında, kim ne derse desin, hangi yoldan giderse gitsin bir bütünün parçası oluyorsunuz. Geçenlerde rastladığım bir yazıda bir cümlenin altını çizmişim: 
Bir bütünün parçası olmak mutluluktur! 
***
İşte tam da bugün bu saatlerde, an itibariyle bu cümlenin anlamını çok iyi kavrıyorum. Sevgili Derya'nın Spor Günlüğü tarafından haftanın blogu olarak seçildim. Fikirlerine değer verdiğim, tanıdığım ilk günlerden beri sevdiğim Derya Hanım'ın bu hafta beni konuk etmesi beni çok mutlu etti. Haftanın blogu yazısı için Deli Kızın Bohçası adresine uğrayabilirsiniz. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Ayrıca ziyaretleriyle yalnız bırakmayan eski yeni tüm dostlarıma da (haftanın bloğu fikrinin annesi Dağınık Anne’ye de) buradan selam yolluyorum. 
Bir bütünün parçası olarak mutluyum bugün! 
Mutlu kalın!
Devamını Oku »

1 Mayıs 2016 Pazar

Kişisel Blog Yazarları Ne Düşünüyor?

Sevgili Naz  / günlükbaşağrısı blogunun sahibesi tarafından mimlendim.
Sevgili Erika Shinohara / Testudo tarafından mimlendim.
Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Çok mutlu olduğumu söylemeliyim.
Bu birbirinden değerli iki blogu tanıyan, tanımayan, beni ziyarete gelen, bu postu okuyan tüm arkadaşları - verdiğim linkleri tıklayarak- Sevgili Naz'ın  ve Testudo'nun bloglarını ziyarete davet ediyorum.

Kişisel Blog Yazarları Ne Düşünüyor?


  • Blogla tanışmam nasıl oldu? 

İnternete giren herkesin yolu bir gün isteyin ya da istemeyin bloglardan geçiyor. Haliyle tanışıyorsunuz!

  • Neden blog yazıyorum? 

Daha önce yaptığım mimlerden birinde bunun sebebini yazmıştım aslında. Sevdiğim konuları yazıp paylaşmayı seviyorum. Evden yapılabiliyor olması en büyük artılarından birisi ayrıca.

  • Yakın çevremdeki insanlara bloğumdan bahsediyor muyum? 


İlk başlarda evet! Ama artık kimseye söylemiyorum.


  • İlk yazım ile son yazım arasında ne gibi farklar var? 

Fark yok bence. Çizgi aynen devam ediyor. Konu olarak değil tabi. Yemek, sağlık ve hobi başlıklarıma neredeyse uğramıyorum artık

  • Blog yazmak yaşantıma neler kattı?

Blog dünyasından tanıştıklarım... Yerleri bambaşka. Avrupa'dan tanışlarım var mesela!

  • Diğer blog sahipleri ile iletişim kuruyor muyum? 
 Evet.
  •  Hangi kaynaklardan ilham alıyorum? 

İmdb sağolsun.

  • Rahatsız olduğum bir konu var mı? 

Var. Buraya yakışır mı bilmiyorum ama yazacağım yine de. Mime başlarken özellikle beni mime davet eden blogun ismini yazarak ziyaret ricası yaptım. Mimin amaçlarından birisinin çapraz trafiği arttırmak olduğunu düşünüyorum. Geçenlerde haftanın blogu oldum. Mesaj çoktu ama trafik olarak rakam 5 ti. Ziyaret edilen mim yazılarına *yorum yazılmasa* bile yazı sahibinin verdiği linklere tıklanması gerektiğini düşünüyorum. Böylece rakam 5 te kalmaz ve mimler, tanıtım yazıları hedefini bulur. Bundan bir kaç yıl önce mimler çok aktifmiş ve sonra kesilmiş. Bu çok yararlı etkinliğin neden kesildiğini tahmin etmek zor değil aslında.

  • Yakın arkadaşlarıma blog yazmayı önerir miyim? 

Bunun pek öneri ile yapılabilecek bir iş olduğunu düşünmüyorum. Zamanı olmayanlar hiç bulaşmasın derim. Ama iş için kullanılacaksa kesinlikle öneririm.

Sevgili Dağınık Anne

Sevgili Kore Fenomeni

Mimlendiniz! Trafiğiniz bol olsun,
Devamını Oku »

21 Nisan 2016 Perşembe

filmgundemi'ne Hoş Geldiniz


Kuşlardan az önce bir haber aldım! Renkli Pasta Sepeti com sahibesi sevgili Nahide Hanım beni bu haftanın blogu seçmiş, nasıl mutlu oldum anlatamam. Hemen uğradım, özellikle bahsettiği yoğunluğun içinde beni konuk olarak alması beni ayrıca sevindirdi. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Bu postu aceleyle yazıyorum. 3 günlük bir okul maratonum başlıyor. Şimdi çıkıyorum ama akşama buradayım yine, lafların bellerini kırarız, bitmek bilmeyen film yazıları arasında dedikodu yaparız, çaylarımızı içeriz...
Devamını Oku »

16 Şubat 2016 Salı

Mim - Kadın Olmak

MİM - KADIN OLMAK

Canlıların çoğu doğaları gereği yaşamlarının ilk yıllarında annelerine bağımlı olarak büyümek durumunda kalırlar. Kimi canlı kısa bir sürede kendine bakabilecek konuma gelirken insan türünde bu olgu yıllar sürmektedir. Kadınların doğurganlık özelliği, kadın ve erkek cinsi arasında hayata katılmak-atılmak anlamında bir denge sorunu ortaya çıkarmaktadır.
***
Yıllarca eğitim görüp eline mesleğini alan kadınlarımız gün gelip anne olduklarında bir ikilemle karşı karşıya kalırlar. Evde oturup çocuk/çocuklarını mı büyütmeli yoksa iş hayatına mı odaklanmalıdır? İş hayatındaki verim açısından düşünüldüğünde işverenlerin kadına geçici eleman gözüyle bakma sebeplerinden biri de bu tercih olayıdır. Doğurganlık özelliği kadına avantajlar sağlamakla birlikte iş hayatında doğal kaybeden olmasına da sebep olmaktadır.
***


Bundan 2 yıl kadar önce medyada bir haber yayınlanmıştı. Özel bir lisede öğrenim gören İlayda Şamlıgil, projesi ile Polonya'da 70'e yakın ülke lisesinin katılımı ile gerçekleşen 'First Step To Nobel Prize In Physics' yarışmasında 40 kişiye verilen onur ödülüne layık görülmüştü. 'Fizikte Nobel ödülü için İlk Adım' diye Türkçe'ye çevirebileceğimiz bu yarışmada İlayda Şamlıgil özetle 'Sıvılardaki su oranını ölçebilecek pratik bir sistem' geliştirmişti.
2016 ya gelindiğinde ise medyaya yeni haberleri yansıdı. Önümüzdeki seneden itibaren NASA’nın Mars’a giden roketlerle ilgili bir projesinde yer alacak.
***
Örneğini verdiğim, geleceği parlak görünen genç kızımıza sonrası için başarılar diliyorum. Kendisi büyük ihtimalle yoluna yaşadığı ülke dışında devam edecek. Hangi yolu seçerse seçsin kendisini zor bir süreç bekliyor olacak. Eninde sonunda da en başta belirttiğim sorunlarla karşılaşacaktır. Kariyerini iyi planlar, iyi bir gelire sahip olursa birden fazla çocuk doğurup bakımları konusunda işine engel teşkil etmeden çözümler üretebilecektir. Bu aynı zamanda iş hayatında rekabette olduğu karşı cins konusunda kendisine avantaj sağlayacaktır.
***
Zor şartlarda çalışan ve iyi bir geliri olmayan bir kadın ise; eş, anne, hem evin hem de el’in çalışanı olarak ağır bir yükün altında kalır. Bu saydıklarım arasında fedakârlık yapılması elzem olduğunda feda edileceklerin başında iş hayatı gelir. Çalışan annenin işe ara vermesi bir çözüm olabilir. Ancak işin başka bir yönü, geriden gelen işsiz genç bir neslin varlığıdır.
Kadın olmak dendiğinde ilk akla gelen, zihinlere yerleşmiş cümle ‘kadın olmak zordur’ cümlesidir.
***
Kadın Olmak mimini daha önce yazan ve yazılarında haberseyri’ne yer veren arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. 
Kadın olmak konusunda yazılanları okumak ve konu hakkında farklı bakış açıları yakalamak isterseniz düşüncesiyle, mimi yapan arkadaşlarımın blog linklerini paylaşmak istiyorum.

sevdicann.blogspot.com/2016/02/kadn-demek-mim.html
dilekce54.blogspot.com/2016/01/kadn-olmak-son-mim.html     
         neselikitapvagonu.blogspot.com/2016/02/mim-kadn-olmak.html
tigrisdriver.blogspot.com/2016/01/kadn-demek-mim.html
www.nilgunozenaydin.com/2016/01/kadin-demek-mim.html
miraserist.blogspot.com/.../kadinlar-icin-bir-mim-bu-ulkede-kadin.html
yagmurtozu.blogspot.com/2016/01/mim-kadn-olmak.html
delikizinbohcs.blogspot.com/2016/01/mim-kadnlar-icin-mim.html


Devamını Oku »

13 Ocak 2016 Çarşamba

Mim En Sevdiğim

MİM: EN SEVDİĞİM
Sevgili CafeTigris’in  5 Ocak 2016 tarihinde başlattığı “En Sevdiğiniz” miminde sobelendim. ;) Yapı itibariyle yaptığım herhangi bir şeyi ince eleyip sık dokumadan yapamıyorum. Hal böyle olunca 4 ve 7 sorular (Özellikle 7. Soru) biraz zamanımı aldı. Özellikle tavsiye edeceğim blogları –ki kendileri en çok sevdiğim ve sıklıkla girdiğim bloglardır- belirledikten sonra başlıklara girip biraz karıştırmam gerekti. Karıştırırken de yazıları okuyup yorumlarda bulundum…
Sevgili Tigris Driver’e kendi miminde yorum yazarken "cevabım belli" demiştim birinci soru için… Blogumu açtığım ilk 3-4 ayın sonunda sosyal medyada neyin ne olduğunu anlamaya başladım. O da oldukça yavaş oldu tabi. Facebook’taki arkadaşlarla olan paylaşımlardan ses çıkmaz, Pinterest ne işe yarıyor yahu diye kafa patlatırken, Google Plus’tan bir el uzandı bana.:) Vallahi ne yalan söyleyeyim kısa bir süre sonra sıkıca tuttum bu sevdiğim eli. Ki 7. soruda tavsiye ettiğim bazı blogların sahipleri ile de onun sayesinde tanıştım.  Bu elin sahibi efendim aynı zamanda 1. sorunun cevabıdır:
1. En sevdiğiniz blog hangisi?
Renkli Pasta Sepeti  - Nahide Zereyak
2. Bu bloğu nasıl keşfettiniz?
Yukarıda açıkladığım gibi Google + daki paylaşımları sayesinde keşfettim kendisini.
3. Blogda dikkatinizi çeken ilk şey ne oldu?
Yapılan yorumlara verilen samimi cevaplar ve tabi pastalar!
4. Blogda en beğendiğiniz yayın hangisi?
Birbirinden güzel ve herkesin yapabileceği yemekler, tatlılar, hamur işleri ile butik kurabiye ve butik pasta çeşitleri arasından iki pastada karar kıldım. Fotoğrafları üzerini tıklarsanız bu birbirinden güzel pastaların tariflerine ulaşabilirsiniz.




5. Blogda en beğenmediğiniz şey nedir? /  6) Blogla ilgili bir tavsiyede bulunmak isteseniz ne olurdu?
Renkli Pasta Sepeti’nin bloğunda sevmediğim ya da eleştirebileceğim rahatsız edici herhangi bir olumsuzluğa rastlamadım. Ayrıca örnek alıp kendi sitemde değiştireceğim bölümlerin var olduğunu da buradan açıklayayım. İnşallah yakında haberseyri’nde hep birlikte bu değişikliklere tanıklık ederiz.
7. Tavsiye edebileceğiniz bloglar hangileri?
Bu soruyu tanışmamı esas alarak eskiden yeniye doğru sıralayacağım. Yukarıda yazdığım gibi sevdiğim ve en sık uğradığım blog sahip ve sahibeleri olur kendileri :)
1. http://dilekce54.blogspot.com.tr/
Sahibinin ismini taşıyan blogunda, kaleme aldığı bazen acı, bazen tatlı yazıları başta olmak üzere kitap, film, sosyal hayat, insan konulu, samimi ve eleştirel  yayınlarla dikkat çekiyor... Kocaman hassas bir kalbi var. Ki bunu yansıtan bir yayını sayesinde tanıştım onunla. Bir de kitaplarla tekrar köprü kurdum sayesinde, çok teşekkürler Dilek. Sevdiğim yazılarından birini paylaşıyorum:
2. http://renkliimutfak.blogspot.com.tr/
Sevgili Sinem, uzaklarda olsa da kalbi hep bizimle atıyor... Yayınlayacağı yemekleri, tatlıları merakla beklerdim. Tatlı bir ara verdi kendisi. Zengin içerikli blogundan aylardır yapmayı planladığım ama bir türlü yapması kısmet olmayan sevdiğim bir tarifini paylaşıyorum:
3. http://tigrisdriver.blogspot.com.tr/
Kahve tutkunu, mesleği dolayısıyla ayrıca saygı duyduğum tertibim... Blogunda kendisinin yaşadığı ya da beğenip aktardığı ibretlik hayat hikayeleri var. Bu hikayelerinden sevdiğim bir postu paylaşmak istiyorum:
4. http://sevdicann.blogspot.com.tr/
GFC de ilk arkadaşım, blogunda hepsi de bana hitap eden çok çeşitli paylaşımlarda bulunuyor. Şimdilerde çook uzaklarda memleket hasreti çökmüş içine, canım benim. Bloglar hakkındaki düşüncelerini paylaştığı, yorumlarıyla birlikte okunacak ibretlik bir yazısını paylaşmak istiyorum:
5. http://www.deneyimlianne.com/
Annelik ve yaşam deneyimlerini çok samimi bir şekilde paylaşan, birçoğumuzun yaşadığı sorunlara parmak basıp çözüm arayan bir yayın yelpazesi var. Keyifli paylaşımları yanında arkadaşlığından da keyif aldığım bir dost kendisi... Faydalı bulduğum, özellikle annelerin gözünden kaçmasını istemediğim bir yayınını paylaşmak istiyorum:
6. http://www.karasalanten.com/
Çok yönlülüğü ile dikkatimi çeken sevgili Mehmet Ali kardeşimin blogunda mutlaka ilginizi çekecek geniş bir yayın çeşitliliği var. İlgi çekici doğa üstü olaylar, okuduğunuzda kafanızda soru işaretleri uyandırıyor. Teknoloji konusundaki yazıları, Türk ve dünya sineması hakkında yazdıkları, blog dünyası ile ilgili ipuçlarının bulunduğu yazıları dikkatimi çekenlerin başlıcaları. Sizlerle Türk sinemasıyla ilgili sıcacık bir yazısını paylaşmak istiyorum:
7. http://arslanyusuf.blogspot.com.tr/
Sevgili Yusuf Arslan ise kendi adını taşıyan blogunda gıpta ettiğim seyyah özelliği ile gidip gördüğü gezdiği yerlerden izlenimlerini paylaşıyor. Uzun soluklu bir blogu var ve yayın skalası, paylaştığı konular çok çeşitli. Blogunu keşfettikten sonra ilgiyle takip etmeye başladım. Şiir okumaya başladığı günden beri takip ettiğim okumalarından sonuncusunu paylaşmak istiyorum:
8. http://gunlukbasagrisi.blogspot.com/
İlk kez okuduğumda gönlümde taht kuran hikâyeleri sayesinde tanıştığım sevgili Naz’la sonraları İzmir’in müzelerini gezdik... Okul zamanları ortalarda daha az görünen, azmine gizli gizli hayranlık beslediğim arkadaşımın yazılarını okuduğunuzda samimi, esprili aynı zamanda dobra havasını mutlaka seveceğinize inanıyorum.
9. http://deryaninsporgunlugu.blogspot.com.tr/
Spor ve sağlıklı yaşam dendiğinde aklıma gelen ilk ve tek blog. Hayatınızda spora yer vermek istiyorsanız, bloga girip incelemelisiniz. Yeni tanıştığım ve sevdiğim yazılarıyla hayatıma giren Derya Hanım büyük bir ihtimalle devamlı kafamı meşgul ettiğini bilmiyordur: Son bir yıldır yaşamaya başladığım problemin çözümü onda :) Kilonuz ne durumda merak ediyorsanız kolayca cevap bulabileceğiniz bir sayfası var direkt olarak linkini veriyorum:
10. http://korefenomeni.blogspot.com.tr/
Yeni tanıştığım ve sevdiğim, sık sık ziyaret eder olduğum, ortak noktalara sahip sevgili Fenomenin blogunda; Kore dizileri, son dönemlerin dikkat çeken sinema filmleri, yemek, tatlı, festival ve etkinlikler, gezi yazıları samimi bir dille karşımıza çıkıyor. Son yazdığı; izlemediyseniz postu okuyup sonra izlemenizi tavsiye edeceğim bir filmi kaleme aldı Fenomen:
11.http://daginikanne.blogspot.com.tr/
Dağınık'la yeni tanıştım ve samimi tavırları hemen beni kendisine bağladı. Pratik tarifleri -özellikle bebekler için- film yorumları, kişisel yazıları yayınlarında ilk dikkat çekenlerden. Dağınık Anne blogunun mazisi henüz yeni, taze yazılarından birine davet ediyorum sizleri. Dağınık anne yayınladığı bu postla, sorduğu sorularla kocaman bir yaraya parmak basmış, Gereken cevapları bulmalı diye düşünüyorum:
12.http://dreamlandgunlukleri.blogspot.com.tr/
Sevgili Dream, ilk kez Uzakdoğu film tanıtımları ve yorumlarıyla ilgimi çekti. Kendine özgü yorumlarını okurken keyifli bir yolculuğa çıktığınızı hissedeceksiniz. Ayrıca her ne kadar kendisi kabul etmese de güzel bir sesi var, bloğunda dinlediğim şarkılarından biliyorum. Kendi kalemimden başlığında ise yazdığı hikâyeleri yayınlıyor. Vee sıkı durun! 2 gün sonra katılımı sona erecek bir projesi var sevgili Dream'in:








Devamını Oku »

16 Aralık 2015 Çarşamba

Merak Ediyorum Mimi

Bloglar arasında kısa bir süre önce başlatılan bir mim etkinliği var. Mimin konusu; “Takıntılarım, sevdiklerim ve sevmediklerim”  sırasıyla, Kore Fenomeni, Tigris Driver, Renkli Pasta Sepeti ve Dilekce54 bu mimi yaptılar ve pası bana attılar. Pası alıp kaleye götürme niyetindeyim. Yoksa saha içinde topu dolaştırsam mı? Yazımın sonunda karar vereceğim buna. J Mim yazılarında benden bahseden arkadaşlarıma bu fırsatı verdikleri için çok teşekkür ediyor, güzel paylaşımlarına gediklisi olduğum bloglarının adreslerini paylaşıyorum. Siz de ziyaret edin zira alışkanlık yapıyorlar :)



Takıntılar;
-Bir dönem yürüdüğüm adımları sayardım. Her mesafeyi değil ama. Uzak olmayan ama yakın sayılmayacak hedeflerin adımlarını sayıp kaç km ye tekabül ettiğini bulmak keyifli gelirdi bana. Garip değil mi? Ama garip olmasa takıntı olmazdı zaten J Mesela bir hastaneye yürüyerek mi gidilecek başla saymaya Zülal. Başka hiçbir şey düşünmene hacet kalmaz, çünkü zihni çok fena meşgul eder rakamlar…  Ama şimdilerde sıyrıldım adım sayma olayından. Yürüme olayım azaldı çünkü…
-Blog olayı bir takıntı olarak görülebilir mi? Emin değilim ama istatistik sayfalarına bakmak takıntıya girer sanıyorum.
-Evden çıkamamak gibi bir takıntıya da sahibim. Bir yere gideceksem evden mümkün olduğunca geç çıkıyorum. Yolda koşarcasına yürümeyi göze alarak hem de. Evde geçirilen her saniye bir kazançmış gibi geliyor. Bu takıntının bir temeli var elbet. O da çocuk kaygısı. Kontrol delisi değilim ama çocuğum gözümün önünde olursa daha rahat ediyorum.
-Uyumadan önce zihnim iyice yorulana kadar telefonda sudoku oynamak gibi huyum vardı. Bir iki bulmaca çözmezsem uyuyamazdım. Neyse ki yakın zamanda telefonum bozuldu ve bu takıntım rafa kalktı.
Sevilenler:
-Zaman zaman canım sıkılsa da yaşamayı seviyorum. Hayatı seviyor oluşumu seviyorum. Yaşam her daim şükür edilecek çok büyük bir nimet bana göre.
-Sevdiğim hobiler arasında film izlemek, fotoğraf çekmek, okumak başta gelenler arasında. Son birkaç yıldır buna haberseyri de eklendi. Hatta hobilerimin içinde başrol kaptı.
-İngilizlerin konuşmalarına, vurgularına bayılırım. Orijinal İngiliz filmlerini sevmemin sebeplerinden birisi de budur.
-Blogger sayesinde tanıştığım arkadaşlarımı çok seviyorum.
-Bir işe aniden karar verip yapıp bitirme huyumu seviyorum. Büyük bir rahatlama hissettiriyor böyle olunca. Ama bu huy maalesef ki arada bir uğruyor bana.
-Tarihi yerlerde, kalabalık yerlerde dolaşmayı seviyorum, her ne kadar yapamasam da doğa yürüyüşleri de sevdiklerim arasında. Çoluk çocuğa karışmadan önce sık sık yaptığım trekkingler özlediklerim arasında ilk sıralarda yer almakta.  
-Tatlı işi abur cubur olmazsa olmazlarımdan…
Sevilmeyenler:
-Sokağımda bulunan, dışarıya masa konulan ve müşterileri sadece erkek olan kahvehanenin önünden geçmek yıllardır sevmediklerim arasındadır, kendimi hep rahatsız hissettirir oradan geçişlerim.
-İşini adam gibi yapmayan esnafa çok sinir oluyorum. Mesela bir arabamız var. Tekerleklerinden biri zaman zaman hava kaçırıp iniveriyor. Her seferinde tekerlek patladı diye götürüyorum ancak havası inmiş çıkıyor. Yılların komşusu olan esnaf arkadaş şimdiye kadar üç kez şişirdi lastikleri. Artık 3 kez indiğine göre farklı bir sorun var diye düşünmeye başladım. Ama esnaf kardeşim, sen yılların bisiklet tamircisisin bunun kaynağını bulup tamir etsene. Sokağımda bir tane daha bisikletçi var ona da gidemiyorum komşuyu ezip geçmek gibi olacak diye. Bu küçücük sorun canımı sıkıyor. Sürüncemede bıraktığım için kendime kızıyorum. Adam gibi ilgilenmedi diye esnafa kızıyorum. Problemi çözmem gerekmesine rağmen erteleme huyuma kızıyorum. Kısacası bu hikayeden çıkarılabilecek profil özelliklerimi sevmiyorum...
-Tekel olan kuruluşların dayattığı ve her ay faturalar aracılığı ile ödediğim sabit ücret vs olayından nefret ediyorum. Haksızlık olarak görüyorum. Nefretimin sebebi bu. 
-Gürültüyü sevmiyorum. Oğlumun, dinlediği şeyleri her fırsatta yüksek sesle ve ses hızını düşürerek dinlemek gibi bir takıntısı var. Ağır çekim olayı. Bunun üstüne televizyon izlemek ya da müzik dinlemek zor geliyor bana. Kendime ait zamanlarda kısık sesle dinlemeyi tercih ediyorum.
-Bozuk yolları sevmiyorum. Kalabalık otobüslerde ayakta uzun yolculuklar hoşuma gitmeyenler arasında, dengenin sağlanamadığı sağlıksız insan ilişkilerini sevmiyorum. 
-Siyasal anlamda sevmediklerim de var… Türkiye konusunda hoşuma gitmeyen bir ton konu var. Onları da yazayım mı bilemedim şimdi. Ciddi anlamda uzatır bu yazıyı.
Yazacaklarım bu kadar. Şimdi şu anda aklıma gelenleri yazdım. Daha önce mimi yapan arkadaşlarımın yazdıklarının dışında yazmaya çalıştım. Yazımın başında pas atsam mı diye düşündüğümü yazmıştım. Gönlünden yazmak geçenler yazsınlar başlamasıyla bitmesi bir oluyor yazının, hatta yazdıklarınıza kendiniz bile şaşırıyorsunuz ;)

Sağlıklı günler diliyorum.  

Not:Fotoğraflar internetten alıntıdır. 
Devamını Oku »
Film Gündemi Copyright © 2019 Tüm Hakları Saklıdır...
Sayfa Başına Dön