9 Mayıs 2017 Salı

Kaygı - Inflame (2017)

Kaygı - Inflame (2017)

"Kâbusları gerçekti, gerçek ise tam bir kâbus!"
Komedi filmlerinde izlediğimiz Algı Eke, farklı bir rolle izleyicinin karşısına çıkıyor…
Ceylan Özgün Özçelik’in yazıp yönettiği Gerilim, Dram türündeki Kaygı - Inflame (2017), 12 Mayıs 2017 günü gösterime girecek. Görüntü yönetmenliğini Radek Ladczuk’un üstlendiği 94 dakika süren filmin müziklerinde Ekin Üzeltüzenci’nin imzası bulunuyor.


Ceylan Özgün Özçelik’in ilk filmi olan “Kaygı” dünya prömiyerini Şubat 2017’de Berlin Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Kaygı, bu yıl Berlinale’ye katılan tek Türk filmiydi. 36. İstanbul Film Festivali ve 28. Ankara Film Festivali Ulusal Yarışma programına alınan film ayrıca yurt dışında da çeşitli festivallere katıldı. Film, Mart ayında gösterildiği South by Southwest (SXSW) Film Festivali’nde öne çıkan kadın yönetmenlere verilen LUNA Gamechanger Ödülü'nü kazandı.
Toplumsal bellek ve hafıza ile ilgili psikolojik gerilim filmi tanımlaması yapılan filmde toplumsal olaylara örnek olarak Sivas olaylarının yer aldığını söyleyebileceğim Kaygı (2017), Başka Sinema Salonlarında izlenebilecek.

Kaygı (2017) Konusu

30’lu yaşlarındaki Hasret, bir televizyon kanalında belgesel kurgulamaktadır. Uzun zamandır her gece aynı kabusu gören Hasret 20 yıl önce bir trafik kazasında ölen anne ve babasının ölüm sebebi konusunda şüpheye düşer. Anne ve babasından kalan evinde yalnız yaşayan Hasret gerçekle sanrılar arasında yaşamakta, müzisyen anne ve babasının gerçek ölüm sebebini hafızasında aramaktadır. tt5334076

Kaygı - İnflame (2017) Algı Eke


Kaygı - Inflame (2017) Oyuncu Kadrosu

Algı Eke (Hasret rolünde)
Özgür Çevik (Mehmet)
Kadir Çermik (Baba)
Boncuk Yılmaz (Anne)
Selen Uçer (Haber Müdürü)
Asiye Dinçsoy (Gülay)
İpek Türktan Kaynak (Gülsüm Teyze)
Nazan Kesal (Tv Programcısı)
Taner Birsel (Milletvekili)

Film Üzerine Birkaç Söz

1967 yılında yaşanan Sivas Olayları ile ilgili aşağıdaki metin Ekşi Sözlük’ten alıntıdır. Yazı, 8 Temmuz 2003’te "sersem yarasa" tarafından sözlüğe eklenmiş. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.
Bir zamanlar erişilebilir bir internet adresinde yer alan uzun yazıdan ilgili bölüm: "...Türk futbol tarihinde acı bir sayfa olarak yer alan Kayserispor-Sivasspor maçında çıkan olaylar Türkiye’de holiganizme farklı bir yön verdi. Şimdi isterseniz o kara günü yani 17 Eylül 1967’i şöyle bir hatırlayalım...
Stadyum faciaları diye adlandırılan, öyle azımsanmayacak bir mevzu. Yani "stadyumlarda görmek istemediğimiz türden münferit olaylar" boyutunu aşan durumların sayısı seyrek de olsa canı yanan insan sayısı az değil. Trafik terörünün dışında bir de kendi terörümüzle birbirimizi kırdığımız durumlar var. 17 Eylül 1967 tarihinde Kayserispor - Sivasspor arasındaki maçta çıkan olaylar da bunun bir örneği.
Sivas aslında çaresiz bir şehir. 1978 yılındaki büyük çatışmalar ve ardından 1993 yangını... Hep soğuk bir husumet rüzgârıdır Sivas’ın üstünde esen. Önce 1967 eylülünün 10’una dönelim. Kayseri havagücü - Sivas dört eylül takımları arasında bir maç yapılacak. Tamam, yapılsın ama yapılan maça benzemeyen bir havada oluyor. Sivas, Kayserili topçuların aşiline tendonuna çalışıyor bir gayret. Kayseri hava gücü iki ayağı kırık topçuyla geri çekiliyor. geri çekiliyorlar, çünkü sahada bir arbede yaşanıyor. "futbol bu olur böyle şeyler" denmeyecek cinsten ağır durumlar var sahada. Bir hafta sonra da Kayseri’de Kayserispor – Sivasspor, ikinci lig beyaz grup karşılaşması var. O zamanlar renkle adlandırılıyor gruplar. Sivaslılar bir konvoyla Kayseri’de oynanacak maça yollanıyorlar. yiğidoların biraz kalabalık olması lazım o maçta. Böyle lakaplar çoktur oralarda. 10 kilometrelik bir araç konvoyu ile Kayseri’ye giriyor sivassporlu taraftarlar.
17 Eylül 1967 pazar günü Kayserispor-Sivasspor maçı başlar. Maçın 20. dakikasında kayserispor Oktay’ın golüyle 1-0 öne geçer. İlk yarı böyle biter. İkinci yarı başlamadan kayseri amigosu ağır tahrik yaratır ortamda. Bir hafta önceki maç, geçip giden kara trenin üzerine yazılan savaş sloganları, Sivaslı taraftarların bir gece önceki kavgaları, gol sonrasındaki olaylarda hakemin bir Kayserili topçuyu dışarı atıp ardından geri alması tribünleri boğma teli gibi gerer. Yusuf ziya söyler, o maçta forma giyen Sivassporlulardan. Yeniköy’de bir PTT emeklisi olarak sürdürüyor yaşamını. Söyler’in anlattıklarına bakalım:
"15:30’da tribünlerde olaylar başlayınca soyunma odalarına kaçtık. Gece 21:00’e kadar burada kaldık. Sadece çığlıkları duyuyorduk. Başımıza bir bekçi dikip gittiler. Tek bir bekçi ile korunduğumuzu bilseler bizi herhalde öldürürlerdi. Stadyumdan çıktığımızda hava kararmıştı. Türkiye karayolları işletmeleri arabalarıyla şeker fabrikasına götürüldük sonra da Sivas’a ulaştırıldık. Halk sokaklarda bizi bekliyordu. Kimi oğlunu soruyordu kimi kardeşini. Bir yandan bizi suçlar gibiydiler. iki-üç gün sokağa çıkamadık sonra bütün futbolcular kentten ayrıldık. Bir hafta sonra geri döndük. İlk idmanımızda ağaçlara kadar seyirci doluydu. Korkunç bir tezahürat vardı. 1970’te de İstanbul’a döndüm. Olayların nedeni cahillik bence. Yazık bir sürü insan öldü."
Amigo üzerine düşeni yapmış taraftarlar birbirlerine taş atmaya başlamışlar önce, ardından da çığ gibi büyümüş kavga. Kavgaya karışmayan büyük çoğunluk kaçmaya çalışmış, içeri doğru açılan büyük demir kapının önünde biriken insanlar ezilerek ve havasızlıktan boğularak ölmüşler. Kırk kişi. Dönemin ve sivasspor’un ve aynı zamanda AP’li il başkanı Hüseyin Yıldırım ise o günleri şöyle anlatıyor: "Maçtan önce Kayseri valisine telefon açtım. Tedbir alalım dedim, yetersizdi tedbirler. Birçok insan panikten öldü. Gece yarısı haber duyulduğunda Sivas ayağa kalkmış. Kayserililer Sivas ekonomisine hakimdiler. Çarşıda dükkanlar, oteller, küçük çaplı fabrikalar hep onların elindeydi. Bunu çekemeyenler vardı. Maçta olanları fırsat bildiler. Ben aslında o zaman 2. lig’e karşı çıkmıştım. Halk henüz bu tür yarışmaları kaldıracak düzeyde değildi ama dinletemedik."
Olayların duyulmasıyla birlikte Sivaslılar böğürlerini döverek, saçlarını başlarını yolarak, ağıtlar yakarak döküldüler yollara. Kamyonlara doluşanlar Kayseri’ye gitmek için yola çıktılar. Kentte kalanlar Kayserililere ait dükkânları ve evleri yağmaladılar. İnsanlar Kayserili olmadıklarını kanıtlamak için nüfus cüzdanlarını camlara astılar. Güvenlik güçleri olayların önünü alamadı. Dönemin içişleri bakanı Faruk Sükan, hükümet konağından halkı soğukkanlı olmaya davet etse de çağrısını kimse dinlemedi. Kente yayılan gruplar Kayserili kafirlerin(!) mallarının yağmalanmasının Müslümanlık gereği olduğunu vaaz ettiler. Yağma bir hafta sürdü. Maçlar bir hafta ertelendi beyaz grupta. Sivaslılar ölülerini gömdüler. Kayserispor ve Sivasspor takımları beşer ay ceza aldılar ve maçlarını deplasmanda oynadılar. iki takım arasında yarım kalan maç 1968 yılında Ankara’da oynandı ve kayserispor maçı 1-0 kazandı. Beden Terbiyesi genel müdürü Ulvi Yanal 2. lig’i barış ve kardeşliğin tesisi için kurduklarını, böyle giderse ligi kaldıracaklarını açıkladı. Btgm danışma kurulu üyesi Rasim Adasel, olayların patlak vermesini hakemin attığı oyuncuyu tekrar geri almasına bağladı. Yani işin aslı futbol kurallarının ihlaliydi.
Dönemin Sivasspor başkanı Hüseyin Yıldırım bugün İstanbul Mecidiyeköy de katlı otopark işletiyor. Onun söyledikleri çok anlamlı :"Halk 2. lig için hazır değildi."
Kaygı (2017) filmi yönetmeni Ceylan Özgün Özçelik
Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik’le yapılan bir söyleşi okudum. 
Yönetmen söyleşisinde, film için araştırma yaparken yukarıda yazdığım olaylarda Kayserili bir iş adamının sahibi olduğu genelevin yakıldığını, (1967'deki bu olaylarda 43 kişi ölmüş) başka bir tarihte, 1978 yılında gerçekleşen (12 kişi ölmüş) Sivas Eylül Olayları’nda ise yine bir genelevin yakıldığını anlatıyor. 
Yine aynı söyleşide 1989’da seçilen belediye başkanının ilk icraatlarını açıklarken şehirdeki genelevi kapattıracağı, bunun üzerine genelevde çalışan kadınların tepki olarak işyerlerini kendi elleriyle yaktıkları anlatılıyor.
Yönetmenin ilginç bulup anlattığı bu olaylar dizisini okurken aklıma Sivas’ta genelevde çalışan o kadınların kendi işyerlerini ateşe vererek kaç kişinin hayatını kurtarmış olabileceği geliyor...
Kaygı (2017) filmini henüz izlemedim. Ama hakkında yazarken aklımdan geçen bir düşünceyi paylaşmak istiyorum: Toplumların geçmişinde acı veren olaylar gerçekleşmiş olabilir. Bunları unutmaya çalışmak yerine sık sık hatırlamamız doğru bir davranış olacaktır. Unutulan/unutturulan acı olaylardan alınacak dersler vardır. Ve unutulduklarında tekrar yaşanma riskleri de artmaktadır.

2 yorum:

  1. Düşüncenize katılıyorum..Acı veren olayları görmemezlikten gelmek yerine hatırlamak lazım..Ders çıkarmak için hatırlamak lazım..Film izlenesi bir filme benziyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Film toplumsal bellek ve hafızaya odaklanmış. Unutmamak unutturmamak için film yapmış yönetmen.
      İstanbul'da Beyoğlu Sineması'nda 22 Aralık 2017 günü Fantastik Filmler Festivali başlayacak. 3 günü sürecek. Kaygı filmi yönetmeniyle birlikte Beyoğlu Sineması'nda olacak. Yorumunuz vasıtasıyla bu hatırlatmayı da buradan yapayım. :)
      Hassasiyetiniz için çok teşekkür ediyorum.

      Sil

Film Gündemi Copyright © 2019 Tüm Hakları Saklıdır...
Sayfa Başına Dön